İmar planlarına karşı dava açma süresi 5 yıl Kuralı
İmar planlarına (çevre düzeni, nazım ve uygulama imar vs.) ve bu planların uygulanması işlemlerine karşı dava açma süresi 60 gündür. Bu süre içinde dava açılabileceği aksi halde hakkın düşeceği bilinmelidir.
İmar planları
Belediye Meclisi tarafından onaylandıktan sonra itiraz için bir ay süreyle
askıya çıkarılır. 1 aylık askı süresi içinde imar planlarına karşı itiraz
edilebilir. Ancak itiraz için başvuruda bulunulması zorunlu değildir. Doğrudan da
dava açılabilir.
Eğer itiraz
yapılmış ise dava açma süresi şöyle hesaplanır;
-son ilan
tarihini izleyen günden itibaren altmış gün içinde cevap verilmezse talep
zımnen reddedilmiş sayılır ve bu tarihi takip eden 60 gün içinde de dava
açılması gerekir. (Zımnen ret isteğin reddedilmiş sayılması demektir.)
-şayet son ilan
tarihini izleyen günden itibaren 60 gün içinde açıkça ret cevabı gelirse bunun
tebliğini takip eden günden itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde idari
dava açılmalıdır.
-Eğer planlara
itiraz edilmeyip doğrudan dava açılacak ise 60 günlük dava açma süresi bir
aylık ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar.
Öte yandan imar
planlarına dayalı olarak tesis edilen mesela parselasyon, inşaat ruhsatı verme
gibi birel işlemlere karşı da süresi içerisinde dava açılması gerekir. Bu süre
tebliğden itibaren yine 60 gündür.
İmar planlarına
karşı dava açma süresi geçmiş olsa bile bu planların uygulanması üzerine hem
uygulama işlemine hem de plana dava açılabilir.
İmar Planlarına Karşı Beş yıl İçinde Dava Açılması Zorunluluğu
İmar Kanununun 8. maddesinde 14/2/2020 tarih ve 7221 sayılı kanun ile çok önemli bir düzenleme yapılmış ve imar planlarına ve parselasyon planlarına karşı dava açma süresine 5 yıllık üst sınır getirilmiştir.
8. Maddeye eklenen hüküm şöyledir: “Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir.”
Yapılan değişiklikle ilgili imar ve parselasyon planları bakımından 5 yıl içinde dava açılmamış olması halinde dava açma hakkının düşeceği kurala bağlanmıştır.
Böylece “mülkiyet hakkı” ve bu hakka dair “hak arama hürriyeti “ bakımından önemli bir kısıtlama getirilmiştir.
Yapılan değişikliğin nasıl uygulanması gerektiği ve hukuki değerlendirilmesi bir başka yazımızda incelenecektir.
Ancak Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 5 yıllık süre geçse bile imar ve parselasyon planlarına karşı dava açılabileceğini kabul etmiştir.
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE İDARE
MAHKEMESİ
iKİNCİ
İDARİ DAVA DAİRESİ
ESAS NO : 2021/
KARAR NO : 2021/
İSTİNAF İSTEMİNDE BULUNAN (DAVACI) :
VEKİLİ:
KARŞI
TARAF (DAVALI) :……. BELEDlYE BAŞKANLIĞI
İSTEMİN ÖZETİ : Davacı
tarafından,
maliki
olduğu…..ili, Merkez ilçesi, ……. sayılı
taşınmazın bulunduğu alan 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca imar
uygulaması/parselasyon yapılmasına ilişkin…….Belediyesi'nin 23.09.2003 tarih ve
715 sayılı encümen kararının iptali istemiyle açılan davada;
İdare Mahkemesince " ... dava konusu 23.09.2003 tarih ve 715 sayılı belediye encümen kararının
22.10.2003-22.11.2003
tarihleri arasında
askıya çıkarıldığı ve 30 günlük askı süresi akabinde kesinleştiği
anlaşılmakla, süreye ilişkin mevzuat değişikliğinin 14.02.2020 tarihinde yürürlüğe girdiği ve bakılmakta
olan davanın ise 21.07.2020
tarihinde açıldığı
anlaşıldığından, 3194 sayılı imar Kanunu'nun 8. maddesinin 8. fıkrası gereği
parselasyon
işleminin
kesinleşmesinden itibaren her halde 5 yıllık süre içerisinde açılmayan davanın süresinde açılmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. ... “ gerekçesiyle
verilen 15/10/2020 gün ve E:2020/534, K:2020/737 sayılı "2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 15/1-b maddesi uyarınca davanın süre aşımı nedeniyle reddine" ilişkin kararın, davacı vekili
tarafından; Yerel Mahkemenin kararına dayanak olan kanun maddesinin 14/02/2020
tarihinde yürürlüğe girdiği, dava konusu 23.09.2003 tarihli idari işlemi etkilemediği,
dava konusuna uygulanmasının mümkün olmadığı, ancak Mahkemece dava konusu
işlemden sonra çıkmış bir normun geriye yürütülerek hukuka ve kanuna aykırı bir
karar verildiği, bu durumun Anayasanın hak arama hakkının açıkça ihlali
neticesini doğurduğu ileri sürülerek istinaf yoluyla incelenerek kaldırılması
istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ:Savunma verilmemiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:
Dava; davacının maliki olduğu ……… parseli kapsayan alanda 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca İmar uygulaması/parselasyon yapılmasına ilişkin …….. Belediyesi’nin 23.09.2003 tarih ve 715 sayılı encümen kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Mülkiyetin korunması" başlıklı Ek Protokolünün 1. Maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." kuralı yer almaktadır.
Aynı Sözleşmenin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6/1. maddesinde ise; "Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendi ine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir." kuralı yer almaktadır.
Söz konusu hakkın yorumlanması, hayata geçirilmesi anlamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (A.İ.H.M.) kararları referans olarak görülmektedir. A.İ.H.M. kararlarında görüleceği üzere, adil yargılanma hakkının sağlanmasında tarafların mahkemeye erişim hakkının sağlanması hususu önem arz etmektedir. Mahkemeye erişim hakkının, yargı yolunun bulunmaması ve yasal yollarla doğrudan engellenmesi hususları hak ihlali olarak kabul edildiği gibi, usul kurallarının katı yorumlanması çerçevesinde, dolaylı bir şekilde mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasının da hak ihlali kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. A.İ.H.M. "De Geouffre de la pradelle- Fransa” davasında; doğal sit ilanına karşı açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki kararın, mahkemeye erişim hakkını kısıtladığını, dava açma süresinin başlangıcının net olmadığını vurgulamış, "Stubbing ve Diğerleri ile Birleşik Krallık" kararında da, süre açısından yapılan değerlendirmenin mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediğini ifade etmiştir.
İdari
davalarda
dava açma süresi, idari istikrarın sağlanması anlamında
kamu düzeninin bir gereği olarak öngörülen bir usul
kuralıdır. Diğer taraftan dava açma süresinin
değerlendirilmesinde hukuki uyuşmazlığın tarafı olan davacıların bilgiye erişim
hakkı da dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Davalı idareler,
tesis ettikleri idari işlemlerin hukukilik karinesinden yararlanması anlamında
davacılara nazaran daha ayrıcalıklı bir konumdadır. Bilgiye erişim hakkının
bir gereği olarak, uyuşmazlığın özünü ilgilendiren hususlarda
muhatapların dava konusu işlemin tüm unsurlarıyla öğrenilmesi, bu konuda bilgi
sahibi olmasını sağlama konusunda davalı idarelerin sorumlulukları bulunmaktadır. Öte yandan, bilgiye
erişim hakkı,
Sözleşmenin,
yukarıda ifade edilen 6. maddesi kapsamında "silahların eşitliği
ve çekişmeli yargılamanın sağlanması" konusunda da önem
arzetmektedir. Söz konusu ilke uyarınca tarafların eşit bir
şekilde hukuki argümanlarını mahkemeye sunabilme imkanlarının bulunması
gerekmekte, yargılamanın taraflarının kural olarak bütün kanıt, görüş
ve belgeler konusunda bilgi sahibi olmasını gerektirmektedir. Bu durum, yargılamada taraflar
arasında sağlanması gereken eşitliğin bir gereğidir.
A.İ.H.M.'nin "J.J.-Hollanda", "Göç- Türkiye"
ve "Meral- Türkiye" kararlarında söz konusu ilkenin önemi vurgulanmıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, tesis edilen parselasyon işlemi, özü itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile temel bir insan hakkı olarak öngörülen "mülkiyet hakkı" ile yakından ilgilidir. Diğer taraftan, niteliği itibariyle teknik bir konu olması bağlamında, mühendislik uygulamalarını da içeren imar uygulamasının ne şekilde gerçekleştiğinin muhataplarınca tam olarak öğrenilmesinin sağlanması adına, davalı idarece işlemin tüm unsurlarıyla davacıya tebliğ edilmesi, açıklanması gerekmektedir.
Diğer taraftan; parselasyon işleminin mahiyeti itibariyle; bir uygulama alanında proje uygulanması şeklinde gerçekleşmesine rağmen, kişilerin maliki oldukları taşınmazların her biri açısından subjektif etkiler doğuran bireysel bir işlem niteliğinde olduğu; aynı zamanda kişilerin malik oldukları taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunulması konusunda idarelere yetki tanınması anlamında mülkiyet hakkını doğrudan ilgilendirdiği, hukuki uyuşmazlıkların da "adil yargılanma hakkı" çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği açıktır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı, aynı Kanunun 11. maddesinde; "llgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğiin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır." Hükümlerine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının………….parsel sayılı taşınmazın maliki olduğu, taşınmazın bulunduğu alanda 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18.maddesi uyarınca ………. Belediyesi'nin 23.09.2003 tarih ve 715 sayılı encümen kararı ile imar uygulaması/parselasyon yapılmasına karar verildiği, söz konusu uygulamanın hukuka aykırı olduğu, tek hisseli ve tapula arsa uygulama sonrasında birden fazla parçaya bölündüğü, arsaların değersizleştirildiği, uygulama sonrası verilen parsellerin eşdeğer olmadığı iddia edilerek parselasyon yapılmasına ilişkin encümen kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İstinafa konu Mahkeme kararında her ne kadar "3194 sayılı imar Kanunu'nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması" başlıklı 8. maddesine 14.02.2020 tarihli resmi gazete ile yayımlanan 7221 sayılı Kanun'un 6. madde ile eklenen 8. fıkra ile "Kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir." düzenlemesi getirilmiştir. ( ... ) dava konusu 23.09.2003 tarihli ve 715 sayılı belediye encümen kararının 22.10.2003-22.11.2003 tarihleri arasında askıya çıkarıldığı ve 30 günlük askı süresi akabinde kesinleştiği anlaşılmakla, süreye ilişkin mevzuat değişikliğinin 14.02.2020 tarihinde yürülüğe girdiği ve bakılmakta olan davanın ise 21.07.2020 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesinin 8. fıkrası gereği parselasyon işleminin kesinleşmesinden itibaren her halde 5 yıllık süre içerisinde açılmayan davanın süresinde açılmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır . ... " gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; 20/02/2020 tarih ve 31045 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren söz konusu yeni düzenlemenin, ancak 7221 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra kesinleşecek olan imar planları ve parselasyon planları açısından uygulama kabiliyeti olacağı, sözkonusu yeni düzenlemenin ilgililerin aleyhine olacak şekilde anılan Kanunun yürürlük tarihinden geriye yürütülemeyeceği, aksi bir durumun ise"mülkiyet hakkı" ve "adil yargılanma hakkı"nı ihlal edeceği açıktır.
Uyuşmazlık konusu edilen olayda; dava konusu edilen imar uygulamasına ilişkin Belediye Encümeninin 23/09/2003 tarih ve 715 sayılı kararının davacıya tebliğ edilip edilmediği hususu ile birlikte dava konusu encümen kararının 22/10/2003-22/11/2003 tarihleri arasında Belediye ilan tahtasında askıya çıkarıldığı, askı süresinde davacının herhangi bir itiraz başvurusunda bulunup bulunmadığının hususunun da Mahkemesince araştırılmadığı, teknik bir yönü olan imar uygulaması işleminin tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenilmesi gerektiği açık olup, 20/02/2020 tarih ve 31045 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3194 ayılı İmar Kanunu'nun 8. maddesine 7221 sayılı Kanunun 6. maddesi ile eklenen 8. fıkra hükmünün, anılan Kanunun yürürlük tarihinden geriye yürütülmek suretiyle, bakılmakta olan davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bu durumda; uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması ve işlemin teknik bir yönünün bulunması hususu da Mahkemesince dikkate alınmak suretiyle, dava konusu imar uygulaması işleminin dosya kapsamında tüm unsurlarıyla birlikte davacıya tebliğ edilip edilmediği, tebliğ edilmemiş ise davacının söz konusu imar uygulamasını tüm unsurlarıyla birlikte hangi tarihte, nasıl ve ne şekilde öğrenmiş olduğu hususlarının Mahkemesince araştırıldıktan sonra davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunda yeniden bir değerlendirme yapılmak suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesince verilen 15/10/2020 gün ve E:2020/534, K:2020/737 sayılı kararın kaldırılmasına, yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın …….. Mahkemesine gönderilmesine, kaldırma kararı üzerine Mahkemesince yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45/5 maddesi gereğince temyiz yolu kapalı olmak üzere kesin olarak, 03/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
İmar hukuk idare hukuku bünyesinde yer alan teknik bir konudur. Bu nedenle idare hukuku avukatı desteği almak bu davaların kazanılması bakımından çok önemlidir.