Babalık Davası
Babalık Davası

Babalık Davası

Bu yazımızda babalık davası konusunu ele alacağız. Babalığın tespiti davası ya da soybağı davası olarak da bilinen bu konu uygulamada sıkça sorulmaktadır.

 Ancak öncelikle soybağı konusuna kısa bir giriş yapalım:

 Biyolojik olarak her çocuğun bir annesi, bir de babası vardır. Anne ile soybağının kurulması basittir:

“Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur.” (TMK; m. 282/1)

  Gerçekten de çocuğu kim doğurmuş ise ana da odur. Ancak baba ile soybağının kurulması –işin doğası gereği- biraz daha karmaşıktır:

 “Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur.” (TMK; m. 282/2)

 Öyle ise baba ile çocuk arasında soy bağının şu üç halde kurulabileceğini söylemek mümkündür:

Ana ile evlilik

Tanıma

Hakim kararı

 Bir de “evlat edinme” müessesesi vardır ki, o şimdilik konumuzun dışındadır.

 Asıl inceleme konumuz babalık davası olduğu için diğer hususlara kısaca temas edip babalık davası ile farklılıklarını ortaya koyduktan sonra açıklamalarımıza başlayacağız. Şimdi bu durumlara biraz daha yakından bakalım:

 Babalık Davası Bakımından Babalık Karinesi Nedir?

 Babalık karinesi şudur; “Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.” (TMK; m. 285/1)

Babalık karinesi özetle şu demektir. Doğan bir çocuk babasız olamayacağına göre, kanun koyucu belli göstergeleri bir kişinin baba sayılması için yeterli görmüştür. Ama eğer kişi bu göstergenin aksini ispat ederse o karine geçerliliğini yitirir. Özetle karinenin gösterdiğinin tersi durumda kalan kişiye ispat yükü düşer. Karinenin işlevi budur.

Karine kural olarak aksi ispatlanabilen bir kısım göstergeler demektir. Hukuk bazı göstergelere sonuç bağlar, ancak bu göstergelerin aksi ispatlanırsa o sonuç da geçerliliğini yitirir. Bu açıklamalar “adi karineler” için geçerlidir. Bir de “kesin karineler” vardır. Ancak babalık karinesi kesin karinelerden olmadığından o hususa şimdilik değinmiyoruz.

Evlilik devam ederken çocuk doğmuşsa hayatın olağan akışı içerisinde bu çocuğun babadan olması beklenir.

Aynı şey evlilik bittikten belli bir müddet sonra da geçerlidir, zira evlilik bitmeden hemen önce kadının kocadan gebe kalmış olması ve çocuğun daha sonra doğmuş olması muhtemeldir.

İşte bu sebeple bu zaman dilimleri içinde doğan çocuğun babası koca kabul edilir, buna babalık karinesi denir.

Fakat kadının kocası ile evli iken bir başkasından gebe kalmış olması da mümkündür. İşte koca bu gibi durumlarda babanın soybağının reddi davası (TMK; m. 286) açarak “babalık karinesi”ni çürütmesi mümkündür.

 Bazı istisnai durumlarda çocuk yukarıda belirtilen 300 günlük süreden sonra da doğmuş olabilir. Ancak bu durum karinenin dışında kaldığından ispat yükü yer değiştirir. Yani eğer evlilik bittikten 350 gün sonra doğum yapmış bir kadın söz konusu ise babalık karinesinin geçerli olması için çocuğun evlilik süresi içerisinde ana rahmine düştüğünün ispat edilmesi gerekir. Bu husustaki ispat yükü de bunu iddia eden taraftadır.

“Bu süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanması, ananın evlilik sırasında gebe kaldığının ispatıyla mümkündür.” (TMK; m. 285/2)

 Babalık Davası ve Babalık Karinesinde Özel Durumlar

Diyelim ki (A) isimli kadın kocası (B)’den boşandı ve 10 gün sonra (C) isimli kişi ile evlendi. Çocuk da bu ikinci evlilikten 240 gün sonra doğdu. Bu durumda babalık karinesi nasıl uygulanır?

 Kanun bu duruma “karinelerin çatışması” demektedir. 

Çünkü birinci karine evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu karineye göre çocuğun babasının (C) olduğunun kabülü gerekir.

 Ancak ikinci karineye göre de (B) ile biten evlilikten sonraki 300 gün boyunca (B) için babalık karinesi devam etmektedir. Buna göre de babanın (B) olduğunun kabulü gerekir.

 Peki bu çatışma nasıl çözümlenecektir?

 “Çocuk evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğmuş ve ana da bu arada yeniden evlenmiş olursa, ikinci evlilikteki koca baba sayılır.

 Bu karine çürütülürse ilk evlilikteki koca baba sayılır.” (TMK; m. 290)

 Kanun bu durumda ilk karineye üstünlük tanımaktadır. Yani madem çocuk (C) ile olan evlilik sürecinde doğmuştur, baba da odur der. Ama bu karine çürütülürse bu defa diğer karine geçerli olacaktır yani çocuk (B)’ye ait kabul edilecektir. Hiç şüphesiz o karinenin de çürütülmesi mümkündür.

 Evlilik dışında doğan çocuklar için ana ve babanın sonradan evlenmesi de soybağının kurulması için geçerli olan yasal bir yoldur:

“Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi hâlinde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olur.” (TMK; m. 292)

 İkinci yol babanın çocuğunu hukuken tanımasıdır:

 “Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur.” (TMK; m. 295)

 Geçmiş yıllarda imam nikahı ile gerçekleşen birliktelikler neticesinde doğan çocuklar için “af kanunları” çıkarılmış ve bu kanunlar ile söz konusu çocuklar ve babaları arasında soybağının kurulmasına imkân verilmişti. Bu af kanunlarınsan sonuncusu 1991 yılında çıkarılmış bulunan 3716 sayılı kanundur. Ancak bu tür yasalar uzun zamandır çıkarılmamaktadır.

Babalık Davası nedir?

Gerek baba ve ananın sonradan evlenmesi (TMK; m. 292)  gerekse babanın çocuğunu tanıması (TMK; m. 295), babanın iradi bir davranış ile çocuğu sahiplenmesi biçiminde cereyan eder.

Ancak kimi durumlarda baba bu yönde harekete geçmek istemeyebilir. İşte bu gibi durumlarda çocuğun soybağına ilişkin hukuki haklarını güvence altına almak için babaya karşı açılacak bir davaya ihtiyaç söz konusu olur. İşte babalık davası bu ihtiyaç neticesinde düzenlenmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 301 inci maddesi şu düzenlemeyi içermektedir:

“Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler.

Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.

Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir.” (TMK; m. 301)

Bu davanın sonucunda çocuğun davalıdan olduğu ispatlanırsa mahkeme çocuk ile baba arasında soybağının kurulmasına ilişkin bir karar verecektir.

Bu dava kurucu yenilik doğurucu bir dava olma özelliğine sahiptir. Bu gibi davalar neticesinde verilen kararlar geriye etkili sonuç doğurmaktadırlar.

Böylece kararın kesinleşmesi ile birlikte soybağına ilişkin tüm yasal haklar çocuğun ana rahmine düştüğü andan itibaren çocuk için geçerlilik kazanır.

 Babalık Davasını Kimler Açabilir?

 Babalık davasını çocuk da ana da açabilir. (TMK; m. 301/1)

Çocuğun bu davayı bizzat açması için ergin olması gereklidir. Zira ergin olmayan kişilerin dava ehliyeti yoktur. Ergin olmayan çocuklar için dava onlar namına kayyım tarafından açılabilecektir.

Hiçbir erkek mahkemeye başvurarak “Ben X adlı çocuğun biyolojik babasıyım. Soybağının kurulması için dava açıyorum” diyemez. Böyle bir babalık davası açamaz.  Eğer çocuk ile arasında soybağının kurulmasını istiyorsa “tanıma (TMK; m. 295)” yoluna gidebilir.

 Soru: Babalık Davası Kime Karşı Açılır?

 Babalık davası baba olduğu iddia edilen kişiye karşı açılır. Eğer bu kişi ölmüş ise dava bu kişinin mirasçılarına karşı açılacaktır.

Dava açıldıktan sonra mahkeme bu davayı Cumhuriyet Savcısına ve Hazine’ye bildirecektir. Ayrıca davayı ana açmış ise kayyıma, çocuk açmış ise anaya bildirecektir.  (TMK; m. 301/2-3)

 Babalık Davasında Geçerli Kanuni Bir Karine Var mıdır?

Evet vardır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin maddesi şu şekildedir:

“Davalının, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır

Bu sürenin dışında olsa bile fiilî gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu tespit edilirse aynı karine geçerli olur.

Davalı, çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini kaybeder.” (TMK; m. 302)

Davacı eğer bu karinelerden birine dayanıyor ise, bunun aksini ispat etmek yani karineyi çürütmek davalıya düşer.

 Babalık Davası Ne Kadar Süre İçerisinde Açılmalıdır? (Babalık Davası Süre)

 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:

“Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer.

Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.”

Buna göre;

Babalık davası çocuğun doğumundan önce de açılabilir, çocuğun doğumundan sonra da açılabilir.

Ana bu davayı en geç çocuğun doğumundan itibaren bir yıl içerisinde açmış olmalıdır. Bu süre hak düşürücü süredir. Bunun anlamı eğer bu süre geçirilmişse mahkeme bu durumu kendiliğinden gözetecek ve davayı reddedecektir.

 Bu bir yıllık hak düşürücü süre, eğer çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.

 Her durumda eğer sürenin kaçırılması bakımından gecikmeyi haklı kılan bir sebep mevcutsa babalık davası açma hakkı bu sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay için geçerliliğini korur. Bu sebebin varlığını ispat etmek gerekir.

 Çocuğun babalık davası açması için öngörülmüş olan yasal süre Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Yani çocuğun babalık davası açması için böyle bir hak düşürücü süre mevcut değildir. 

 Çocuğun babalık davası açma süresine ilişkin madde ve bu maddenin iptaline dair Anayasa Mahkemesi kararı hangisidir?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun iptal edilen fıkrası şu şekilde idi:

“Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.” (AYM tarafından iptal edilen fıkra- TMK m. 303/II)

Anayasa Mahkemesi bu fıkra hükmünü şu gerekçe ile iptal etmiştir:

“İtiraz konusu kuralda, çocuk hakkındaki bir yıllık babalık davası açma süresinin çocuğa doğumdan sonra hiç kayyım atanmamışsa, çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlayacağı öngörülmektedir. Kuralda öngörülen dava açma süresi, yargılama usulüne ilişkin olup, soybağı davalarında dava açma süresini belirleyip belirlememe yetkisi, Anayasa'da belirlenen kurallara bağlı kalmak ve adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini gözetmek koşuluyla yasa koyucunun takdirindedir.

Yasa koyucu, soybağı davalarında dava açma süresine ilişkin hükümleri düzenlerken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise 'elverişlilik', 'gereklilik' ve 'orantılılık' olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. 'Elverişlilik', getirilen kuralın, ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, 'gereklilik', getirilen kuralın, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve 'orantılılık' ise getirilen kural ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir.

Ölçülülük ilkesi nedeniyle Devlet, sınırlamadan beklenen kamu yararı ile bireyin hak ve özgürlükleri arasında adil bir dengeyi sağlamakla yükümlüdür. Anayasa'da düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile Devlet'in herkesin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi için gerekli şartları hazırlama görevi göz önüne alındığında; kişi evlilik dışı dünyaya gelse bile, ana babasını bilmek, babasının nüfusuna yazılmak, bunun getireceği haklardan yararlanmak, ana ve babasından kendisine karşı olan görevlerini yerine getirmelerini istemek gibi kişiliğine bağlı temel haklara sahiptir.

İtiraz konusu kural ile çocuğun babalık davasını açma hakkının hiç kayyım atanmamışsa ergin olduğu tarihten itibaren bir yıllık süre ile sınırlandırılmasının gerekçesinin, davalı babanın sürekli olarak dava tehdidi altında kalmamasını sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Davalı babanın veya ailesinin uzun süre dava tehdidi altında bulunmaması, diğer yandan da çocuğun ana babasını bilme, babasının nüfusuna yazılma ve hak arama özgürlüklerinin zarar görmemesi amacıyla, her iki taraf açısından yasa koyucunun süre koyma konusundaki takdir yetkisini makul bir süre olarak belirlemesi gerekmektedir. Hak düşürücü niteliğinden dolayı itiraz konusu kuralda öngörülen sürenin geçmesinden sonra çocuğun babası ile arasındaki soybağını kurma olanağını yitirmesi hususu göz önüne alındığında, çocuk hakkında hiç kayyım atanmamışsa ergin olduğu tarihten itibaren işleyecek olan bir yıllık dava açma süresi yeterli ve makul olmadığı gibi, ölçülü de değildir.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2., 17. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 43. maddesinin dördüncü fıkrasında, yasanın belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi'nce iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.

4721 sayılı Kanun'un 303. maddesinin ikinci fıkrasının '...hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.' bölümünün iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan aynı cümlede yer alan 'Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; ...' bölümünün de 6216 sayılı Yasa'nın 43. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince iptali gerekir.” (Anayasa Mahkemesi; 27.10.2011 tarih ve E. 2010/71, K. 2011/143 sayılı kararı) 

 Babalık Davası Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?

 Babalık davası, Aile Mahkemelerinde açılır. Eğer dava açılan yerde bir Aile Mahkemesi bulunmuyorsa dava o yer Asliye Hukuk Mahkemesinde açılır.

Yetkili mahkeme ise taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesidir.

“Soybağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılır.” (TMK; m. 283).

Babalık Davasında Ayrıca Tazminat İstenebilir mi? (Babalık Davası Nafaka ve Tazminat)

                 Bu davada tazminat talep etme hakkı sadece anaya tanınmıştır.

                Babalık davasında ne ananın çocuk adına maddi ve manevi tazminat istemek hakkı vardır, ne de çocuğun kendi adına maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı vardır. 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun konuya ilişkin düzenlemesi şu şekildedir:

“Ana, babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba veya mirasçılarından aşağıdaki giderlerin karşılanmasını isteyebilir:

1. Doğum giderleri,

2. Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri,

3. Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler.

Çocuk ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilir.

Üçüncü kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde tazminattan indirilir.”

 Babalık davası aile hukuku konusuna girmekte olup teknik yönleri oldukça fazla olan bir alandır. Bu nedenle aile hukuku avukatı yardımı almak büyük önem taşımaktadır.

  • Paylaş: