Müfettişlik ve Başmüfettişlik Kadrolarına Geç Atanmadan Kaynaklı Yoksun Kalınan Mali Haklara İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararının İncelenmesi
Bu yazımızda kamuda müfettiş yahut başmüfettiş atamalarının geç yapılması nedeniyle yoksun kalınan mali ve özlük hakların hangi tarihten itibaren iade edilmesi gerektiği ne dair Anayasa Mahkemesi Kararı incelenecek ve bu karar sonrasında hangi hukuki yolların olabileceği değerlendirilecektir.
Müfettişlik ve Başmüfettişlik Kadrolarına Geç Atanma ve AYM kararı
Anayasa Mahkemesinin 2019/12998 başvuru numaralı kararı 03.02.2023 tarihi ve 32093 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Başvuru; iş müfettişliği yardımcılığından iş müfettişliği kadrosuna yapılması gereken atamanın hukuka aykırı geciktirilmesinden dolayı uğranılan parasal hak kayıplarına ilişkin olup buna göre;
Kural olarak; Bakanlıklar nezdinde müfettiş yardımcılığı kadroların atandıktan sonra ilgili mevzuat hükümlerine göre şartların sağlanması sonrasında ilgili kurumlar tarafından başkaca herhangi bir işleme veya talebe gerek kalmaksızın müfettiş kadrolarına, müfettiş kadrolarında gerekli şartlar sağlandıktan sonra da Başmüfettiş kadrolarına atamaların yapılması gerekmektedir. Fakat idareler tarafından resen yapılması gereken işlemler süresinde yapılmamakta, hukuka aykırı bir şekilde Müfettiş Yardımcılarının Müfettiş kadrolarına, Müfettişlerin de Başmüfettiş kadrolarına atanmaları geciktirilmektedir.
Yaşanan bu gecikme üzerine ilgiler atanma taleplerini ilgili bakanlıklara iletmekte ve idareler tarafından atama yapılmaması üzerine İdare Mahkemeleri nezdinde işlemin iptali ve yoksun kalınan parasal hakların ödenmesi talepli davalar açılmaktadır. İdare Mahkemesinde görülen davalarda atama yapılmaması veya atama işleminin geciktirilmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal kararları verilmekte yoksun kalınan parasal haklarla ilgili olarak ise İdare ve Bölge İdare Mahkemeleri kararlarında bir takım farklı kararlar verilmekteydi.
Bazı İdare ve Bölge İdare Mahkemeleri işlemin iptali sonrasında yoksun kalınan parasal hakların atama yapılması gereken kadroyu hak ettiği tarihten itibaren ödenmesine karar verirken bazı mahkemeler ise idareye başvuru tarihinden itibaren ödenmesi gerektiğine karar vermekteydi. Hatta aynı konuda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından yoksun kalınan parasal hakların idareye başvuru tarihinden itibaren verilmesi gerektiği yönünde karar da bulunmaktadır.
İdare ve Bölge İdare Mahkemeleri tarafından yoksun kalınan parasal hakların idareye başvuru tarihinden itibaren verilmesi gerektiğine dair kararların yerinde olmadığı, hak ihlali niteliğinde olduğu işbu incelemeye konu Anayasa Mahkemesi kararı ile de anlaşılmıştır.
Nitekim; İdarenin buradaki yetkisi "bağlı yetki" niteliğindedir. Şartları taşıyan Müfettiş Yardımcılarının Müfettişlik kadrolarına, Müfettişlerin ise Başmüfettişlik kadrolarına atanıp atanmamasında idarenin herhangi bir şekilde takdir yetkisi bulunmamaktadır.
İlgili madde hükümleri doğrultusunda şartları sağlayan kişilerin başkaca herhangi bir işleme veya talebe gerek kalmaksızın Müfettiş ve/veya Başmüfettiş kadrolarına atanması gerekmektedir. Mevzuat hükümlerinde de, atamaları yapılması gereken ilgili kişilerin Müfettişlik ve/veya Başmüfettişlik kadrolarına atanması için herhangi bir idareye başvuru şartı veya dava açma şartı da bulunmamaktadır.
Hal böyle iken, mali hakların Müfettişlik ve/veya Başmüfettişlik kadrosunu hak ettiği tarihten değil de dava açma tarihinden itibaren hesaplanmasının hukuki dayanağı bulunmamaktadır.
İncelemeye konu Anayasa Mahkemesi kararında; müfettişlik kadrosuna bağlanan hakların “meşru beklenti” teşkil edip etmediği yönünden yapılan incelemede; idari sürecin olağan akışı içinde, atanmaya hak kazanılan tarihten itibaren makul bir sürede atanmaları halinde kadroya bağlanan parasal hakların elde edilmeyeceğinin düşünülmesi için bir neden bulunmadığından bu durumun meşru bir beklentiye dönüştüğü sonucuna varıldığına dolayısıyla Anayasa’nın 35 nci maddesiyle güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında giren ekonomik bir değer veya böyle bir değerin kazanımı noktasında meşru beklentisinin bulunduğuna karar verilmiştir.
Hakim’in tazminatı belirlerken uğranılan zararı bütün açılardan değerlendirmesi gerekmektedir. Buna "tam tazmin ilkesi (principe de la réparation intégrale)" denilmekte ve bu ilkeye göre tazminatın miktarı, uğranılan zararın miktarına denk olmalıdır. Dolayısıyla zarar gören kişi zarardan sonra tazminatı alarak uğradığı zararı tamı tamına karşılamalıdır. (GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, Bursa 2019, s. 1397).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 125. maddesinin son fıkrasında yer verilen "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." hükmü uyarınca, hukuka aykırılığı belirlenen bireysel işlem nedeniyle kişilerin yoksun kaldığı parasal tutarın yasal faiziyle birlikte ilgili idarelerce ödenmesi gerektiği açıktır.
Kararda ayrıca; Bölge İdare Mahkemeleri tarafından, yoksun kalınan parasal haklarla ilgili olarak idareye başvuru tarihinden itibaren karar verilmesinin; kendi içinde bir çelişkiye yol açtığı, zira; Bölge idare mahkemelerinin idarenin atama işlemlerini makul bir sürede yapılmadığını tespit etmelerine rağmen, yoksun kalınan parasal hakların idareye başvuru tarihinden hesaplanması gerektiğinin kabul edilmesinin ciddi bir çelişki olduğuna,
Öte yandan Bölge İdare Mahkemelerinin bu yorumunun; kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip şartları sağlayan kişilere mevzuatta olmayan yeni bir şart “İdareye Başvurma Şartı” getirildiği dolayısıyla idareye mevzuatta bile öngörülmeyen bir takdir yetkisi anlamına geldiğine dikkat çekilmiştir.
Kararın son kısmında ise; İdare, eski hale getirme ilkesi gereğince kişiyi hukuka aykırı işlem tesis edilmemiş olsaydı kişi hangi durumda olacaksa ona mümkün olduğunca en yakın konuma getirmekle yükümlü olduğu belirtilerek yoksun kalınan parasal hakların idareye başvuru tarihinden itibaren ödenmesinin hak ihlali olduğuna ve ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılması gerektiğine karar vermiştir.
Genel olarak değerlendirildiğinde; Müfettişlik veya Başmüfettişlik kadrolarına atanma noktasında hukuka aykırı gecikme yaşanmamış olsaydı idari sürecin olağan akışı içinde başvurucular hangi tarihte o kadroya atanacaksa o tarihten itibaren oluşan parasal hak kayıplarının karşılanması gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi Kararının Geç Atanmış Müfettişlerin Hukuki Durumunda Nasıl Bir Etki Yapabilir?
AYM’nin kararının etkisi bakımından çeşitli ihtimallere göre değerlendirme yapmak gerekmektedir;
1- Dava Açmadan Geç Atanan Müfettiş Yahut Başmüfettişler
Anayasa Mahkemesi, anılan ihlal kararında konuyu “mülkiyet hakkı” kapsamında değerlendirdiği için ortada bir “temel hak” ihlali bulunmaktadır. Bu kişiler in İYUK 10. madde kapsamında temel hak ihlali olduğundan bahisle AYM kararıyla yeni bir hukuki durumun doğduğunu, bu nedenle yoksun kalınan mali hakların iadesi istemli idareye başvuru yaparak bu başvurunun açıkça yahut zımnen reddi üzerine de dava açılabilecekleri değerlendirilmektedir.
2- Dava Açanlar Ancak Mahkeme Kararında Mali ve Özlük Hakların İadesinin Başlangıcı Konusunda Net Bir İbare/Tarih Olmayanlar
Mesela kararda “mali ve özlük hakların idareye başvuru tarihi olan…… tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle iadesine” gibi ifadelerin yer alması halinde iade tarihinin hak etme tarihi olması gerekmektedir. Çünkü burada Mahkeme faizin başlangıç tarihini de kastetmiş olacağı için AYM kararı doğrultusunda yorum yapılarak yargı kararının eksik uygulandığı söylenebilir. Bu nedenle Mahkeme kararının Anayasa Mahkemesinin kararı doğrultusunda yorumlanarak hak etme tarihinden geçerli iade istemli dilekçe ile idareye başvuru yapılması, başvurunun açıkça yahut zımnen reddi üzerine de dava açılması gerektiği değerlendirilmektedir.
3- Dava Açan Ancak Mahkeme Kararında Hak Etme Tarihinden İtibaren İade İstemleri Açıkça Reddedilen Kişiler Bakımından;
Mahkeme kararında açıkça iade tarihinin idareye başvuru tarihi olduğu belirtilen ve bu kararın istinafta-Danıştay’da ise temyizde- kesinleştiği durumlarda AYM kararının etkisi olacak mıdır?
Kurak olarak bir mahkeme kararı kesinleştiğinde ona kararı veren hakim dahil hiçkimse müdahale edip sonuçlarını değiştiremez. Ancak yeni bir hukuki durumun ortaya çıkması hali bu durumun istisnasıdır. AYM bireysel başvuru kararının yeni bir hukuki durum yaratıp yaratmayacağı tartışmalı olmakla beraber biz somut olay özelinde bir mülkiyet hakkı ihlali olduğunu ve bu nedenle idareye yeni bir başvurunun yeni bir dava açma hakkı doğuracağını değerlendirmekteyiz. Nitekim Danıştay İDDK’nın E:2008/32; K:2008/1262 sayılı kararı da bu yöndedir.
Detaylı bilgi için 0(535) 010 36 26 numaralı telefondan ofisimizle irtibat kurulabilir.