Anayasa Mahkemesi, depremde yıkılan binalardan devlet sorumlu olur dedi. AYM, Yapı kayıt belgesi olan bina maliklerinin depreme dayanıklılık nedeniyle sorumluluğunun devletin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağına hükmetti.
3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddenin onuncu fıkrasındaki, “yapı kayıt belgesi düzenlenen yapıların depreme dayanıklılığı maliklerin sorumluluğundadır” hükmünü Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Karar için tıklayınız
Bu karar, devletin deprem risklerine karşı yükümlülüğünü yeniden tartışmaya açtı ve yapı güvenliğine dair önemli bir dönüm noktası oldu.
Depremde Yıkılan Binalardan Kim Sorumlu?
İmar Kanunu Geçici 16. maddeye göre, yapı kayıt belgesi verilen yapılar, yeniden inşa edilene veya kentsel dönüşüme tabi tutulana kadar kullanılabilmektedir. İmar Kanununda yapılan değişiklik ile Yapı Kayıt Belgesi verilen kişilerin binalarının depreme dayanıklı olup olmadığı konusunda sorumululuk devlete değil bina sahibine yüklenmişti. Yani yapıların depreme dayanıklılığından tamamen maliklerin sorumlu olduğu belirtilmişti. Dolayısıyla yapı kayıt belgeli bir bina depremde yıkılırsa devlet ben sorumlu değilim demekteydi.
Anayasa Mahkemesi bu düzenlemenin, devletin anayasal yükümlülükleri ile bağdaşmadığını belirterek iptal kararı verdi. Yani AYM yapı kayıt belgesi verilen kişilerin de yapılarının depreme dayanıklı olup olmamasından devleti sorumlu tuttu.
Yapı Kayıt Belgesi, Türkiye’de ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması için başlatılan “imar barışı” kapsamında verilen bir belgedir.
Bu belge, yapıların geçici olarak kullanımını ve su, elektrik, doğalgaz gibi hizmetlere erişimini sağlar. Ancak, belge düzenlenirken yapının teknik yeterliliği ve depreme dayanıklılığı denetlenmemekte, maliklerin beyanına dayalı bir sistem kullanılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin Gerekçesi
Anayasa Mahkemesi, bu hükmün Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ve 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı ile çeliştiğini ifade etmiştir. Kararın gerekçesinde şu önemli noktalar yer aldı:
- Devletin Pozitif Yükümlülüğü: Devlet, vatandaşlarının yaşam hakkını korumakla yükümlüdür. Deprem gibi afetlere karşı yapı güvenliğini sağlamak, bu yükümlülüğün bir parçasıdır. Ancak, yapı kayıt belgesi düzenlenirken devletin yapı denetimi yapmaması ve bu sorumluluğu tamamen malike bırakması, bu yükümlülüğün yerine getirilmediği anlamına gelmektedir.
- Etkili Başvuru Hakkı: Yapının güvenliği konusunda maliklere sorumluluk yüklenmesi, olası bir deprem sonrası zarar gören kişilerin devlete karşı tam yargı davası açarak tazminat talep etme hakkını ortadan kaldırmaktadır. Bu durum, Anayasa’nın 40. maddesi kapsamında güvence altına alınan etkili başvuru hakkını ihlal etmektedir.
- İdarenin Denetim Yükümlülüğü: Yapı kayıt belgesi düzenlenirken devletin denetim yapmaması, Anayasa’ya aykırı bir düzenleme olarak değerlendirilmiştir. İdare, yapıların güvenliğini sağlama konusunda anayasal yükümlülüklerini yerine getirmek zorundadır. Bu yükümlülük, kanunlarla ortadan kaldırılamaz.
Kararın Sonuçları
Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı ile depremde yıkılan binalarda devletin sorumluluğu yapı sahibi vatandaşa yüklenemeyecektir. Bu konuda açılan davalarda devlet ya da idare bizim sorumluluğumuz yok diyemeyecektir. Hatta bu nedenle kaybedilen idari davalar var ise idareye yeniden başvuru yapılarak tazminat talep edilebilir.
Karar, devletin deprem gibi doğal afetlerde sorumluluğunu net bir şekilde ortaya koyarak, imar barışı kapsamında verilen yapı kayıt belgelerinin denetlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
AYM Kararının Devam Eden Davalara Etkisi
Bu karar ile yıkılan binalardan dolayı devletin sorumluluğu özellikle vurgulandığı için açılan tazminat davalarında bu kararın dosyaya mutlaka sunulması gerekmektedir.
Zira artık idare savunmalarında yıkılan binalardan mülk sahipleri sorumludur savunmasını artık yapamayacaktır.
Bu kararın ardından:
- Devletin sorumluluğu: Yapıların depreme dayanıklılığı konusunda devletin denetim yükümlülüğü devam edecektir.
- Hak sahiplerinin başvuru hakkı: Deprem nedeniyle oluşan zararlar için mağdurlar, devlete karşı tazminat davası açabilecektir. Yani idare mahkemesinde tam yargı davası açılabilecektir.
- Yapı güvenliği: İmar barışı kapsamında yapı kayıt belgesi düzenlenen yapılar için yeni denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekebilir.
Depremde Yıkılan Binalardan Devlet Sorumluluğu ve Yaşam Hakkı
Türkiye, aktif deprem kuşağında yer alan bir ülkedir ve deprem riski, milyonlarca yapıyı tehdit etmektedir. Bu nedenle, yapıların depreme dayanıklılığının sağlanması, sadece bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda devletin anayasal bir yükümlülüğüdür. Anayasa Mahkemesi, bu kararıyla, yaşam hakkının korunması için devletin aktif rol alması gerektiğini bir kez daha vurgulamış ve bu sorumuluğun kişilere yüklenemeyeceğine karar vermiştir.
Sonuç
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, yapı kayıt belgelerinin düzenlenmesi sürecindeki denetimsizliği ve devletin sorumluluklarını bir kez daha gündeme taşımıştır. Bu karar ile devletin sorumluluğu yapı sahibi vatandaşa yüklenemeyecektir.
Yine Yapı güvenliği konusunda daha sıkı denetimler yapılmasının ve devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesinin önemini ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin deprem riski göz önüne alındığında, bu tür düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi hayati bir gereklilik haline gelmiştir. Öte yandan
Bu karar, yapı güvenliğine dair farkındalığı artırarak, gelecekte benzer sorunların önüne geçilmesine katkı sağlayabilir. Depreme dayanıklı yapılaşma, bireysel değil, toplumsal bir sorumluluktur ve bu sorumluluk, devletin anayasal yükümlülüklerini yerine getirmesiyle mümkün olacaktır.
Bu konuda açılmış ya da açılacak davalar bakımından AYM’nin bu kararı çok önemlidir. Dolayısıyla bu teknik alanda idare avukatı desteği almak önem taşımaktadır.